8.06.2024
7.06.2024
14.05.2024
13.05.2024
1.05.2024
26.04.2024
23.04.2024
16.04.2024
22.03.2024
17.10.2023
15.10.2023
14.10.2023
25.08.2023
1.07.2023
6.06.2023
5.06.2023
15.05.2023
13.05.2023
21.03.2023
4.12.2022
21 Mart 2023 BD Sayı: 2023/01
22 Mart Dünya Su Günü
“Zaman, etik değerler ışığında değişim zamanıdır…”
Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir karar uyarınca 1993 yılından bu yana 22 Mart tarihi Dünya Su Günü olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletlerin bundan otuz yıl önce önemle gündeme aldığı ve insanlığı uyardığı küresel su sorunu, günümüzde; yükselen iklim krizi, hızla artan nüfus, kentsel yoğunlaşma ve suyun neredeyse sınırsız metalaşması nedenleriyle, çok daha derinleşmiş bir halde karşımızda durmaktadır ve hızlı bir dönüşüm için artık kaybedecek hiç zaman kalmamıştır.
Geçen otuz yıllık süreç içinde Birleşmiş Milletler küresel su sorununun çeşitli yönleriyle ele alınmasını sağlamak için her yıl için farklı temalar ortaya koymuştur. Bunlar arasında; su hakkı, su adaletsizliği, su tasarrufu, atık sular, yeraltı suları, tüm canlılar için su, su ve sanitasyon, suyun değeri ve benzerleri sayılabilir.2023 yılı için “Ortaklıklar ve İşbirliği Yoluyla Değişimi Hızlandırmak” teması benimsenmiştir.
Güvenli suyun, yeterli ve sürekli olarak bulunabilir ve erişilebilir olması yaşam hakkının başat öğesi olarak bir insan hakkıdır. Su politikalarında ve su yönetimde bu hakkın ayrımsız ve eksiksiz olarak hayata geçirilmesi ana amaç olmalıdır.
17 hedeften oluşan “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nden sadece biri “Temiz Su ve Sanitasyon” başlığı altında doğrudan su ile ilgili olarak görülse de, gerçekte sürdürülebilir ve yeterli biçimde temiz su varlığı sağlanamazsa belirlenen hedeflere ulaşılamayacağı açıktır.
Geçtiğimiz 300 yıl boyunca, gezegenimiz sulak alanlarının %85’i kaybolmuştur. Dünya nüfusunun yaklaşık %10’u olan 844 milyondan fazla kişi yüksek ve kritik seviyelerde su stresi olan ülkelerde yaşamakta, 2,1 milyardan fazla insan temiz suya ulaşamamaktadır.
Yakın zamanda üst üste yaşanan pandemi, deprem ve sel felaketleri suyun önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Ülkemizde yaşanan Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili ciddi biçimde etkileyen depremin ardından 1,5 ay geçmesine rağmen bölgede içme suyuna ve el yıkama, banyo suyu gibi hijyen ve sanitasyon amaçlı suya ulaşmada hala istenen noktaya gelinememiştir. Bölgede yaşanan sel felaketi ise suyun yönetiminde yapılan yanlışlar konusunda ders alınacak niteliktedir.
Ne yazık ki suyun ticarileştirilmesinden, su yataklarına müdahale edilmesine kadar pek çok yanlış uygulama her boyutuyla su sorununu derinleştirmektedir. Dünya ortalamasında olduğu gibi ülkemizde de kullanılabilir temiz suyun yaklaşık %70’i gıdamızın ana kaynağı olan tarım kesiminde kullanılmaktadır. Gıdanın da su gibi vazgeçilemez ve ertelenemez bir ihtiyacımız olduğunu bu nedenle de gıda hakkının da yaşam hakkı bağlamında bir insan hakkı olduğunu düşündüğümüzde bu olgu doğal karşılanmalıdır. Ancak bu durum, tarım ve gıda sisteminde yer alan tüm insanlara suyu mümkün olan en uygun ve en tasarruflu biçimde kullanmayı bir etik sorumluluk olarak da yüklemektedir.“Su zengini” olmayan ülkemizin, bir an evvel gerçekçi önlemler alınmaz ise 2030 yılında “su fakiri” olacağı tahmin edilmektedir.
İnsan eliyle yaratılmış olan iklim ve çevre krizinin en çok etkilenen ve krizin büyümesinde rolü olan bileşenlerden biri sudur. Yerüstü ve yeraltı sularının bir bölümü insan etkinlikleri nedeniyle kirlenmektedir. Suyun geleneksel biçimde kontrolsüz kullanımı, kirletilmesi ve israf edilmesi; doğanın geleceği ve esenliği için ciddi bir tehdit olarak değerlendirilmektedir.
Pek çok temel alanda olduğu gibi,“Su kaynaklarının yönetimi ve korunması” küresel bir çapta bir konudur. Gelecekte üzerinde en çok durulacak ve çatışmalar yaşanacak alanlar; iklim, enerji, gıda ve su kaynakları olarak görülmektedir. O halde kullanılabilir su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılması, tam anlamıyla bir “varlık-yokluk” meselesidir.
Bu gerçeğin ışığında su kaynaklarının korunmasında; tek tek bireylerin, başta işletmeler olmak üzere resmi, özel, sivil toplum kurum ve kuruluşlarının, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların sorumluluğu bulunmaktadır. Herkesin su tüketiminde ve su yönetiminde payına düşeni yapması şarttır. Bu sorumluluk sadece bilim doğrultusunda değil, aynı zamanda mutlaka “etik değerler”in ışığında taşınmalıdır.
Artık su yönetimine; bilim temelli, katılımcı ve gerçekçi olarak yeniden yaklaşmanın zamanıdır.
Zaman, etik değerler ışığında değişim zamanıdır…
Tarım ve Gıda Etiği Derneği (TARGET)
Yönetim Kurulu